İş Arayışında Arayıp Da Bulamadıklarım

Yakın zamanda bir iş değişikliği yaptım. Bu süreçte; zamanında iş ararken karşılaştığım, sonradan da unuttuğum sıkıntılarla tekrar karşılaşınca, taze anılarla bir yazı yazmak istedim.

Her şeyden önce şunu belirtmekte fayda görüyorum. Bu yazı, herhangi hiçbir şekilde bir kişiyi, kurumu, mesleği (özellikle insan kaynakları) hedef almamaktadır. Yazının en altında, insan kaynakları ile yaşadığım olumlu deneyimleri bulacaksınız.

Neticede; gerek işe alım tarafında, gerekse işe başvuran tarafında can sıkan pek çok durum yaşanabiliyor. Burada yazdıklarım, özellikle de insani olmayan şartlar sunulan ya da tacize uğrayan adaylara kıyasla hiçbir şey değil. Hatta onların durumu ile kıyaslandığında, şımarıklık bile kabul edilebilir.

Yazının Amacı

Yazının amacı aslında oldukça basit. Biraz dert yanmak, derdi paylaşıp azaltmaya çalışmak. Biraz düşünmek, düşündürmek. Biraz da arkadaşlarımın başına gelen benzer durumların sesi olmak.

Geçtiğimiz ay içerisinde de pek çok başvurum ve görüşmem oldu. Tamamına yakını olumsuz sonuçlandı. Görev tanımını beğenmedim, ücrette anlaşamadım, iş için yeterince kalifiye değildim, daha iyi adaylar vardı ve ben reddedildim vs.

Gariptir ki, şu zamana kadar başvurup da alındığım bir iş olmadı (yedek subaylık başvurusunu saymazsak). Girdiğim tüm işlerde – son işim dahil – kurumun ilgilileri bana ulaştı ve karşılıklı anlaşarak birlikte çalışmaya başladık. Yani birazdan okuyacağınız serzenişler, tüm insan kaynakları çalışanlarını kapsayamaz. Böyle bir şey zaten mümkün değil.

O yüzden başlayalım.

Yetenek Avcıları

Yetenek Avcıları
Yetenek Avcıları

İnsan kaynakları ile ilgili çok bir bilgim yok. İşe alım sorumlusu, yetenek avcısı gibi kavramların tanımları hakkında hiçbir bilgim yok. Ancak bana LinkedIn üzerinden ulaşıp mesaj atan insanların genelinde “Talent Acquisition Specialist” ya da “Recruitment Specialist” gibi ifadeler vardı. Bu nedenle – cahilliğimi mazur görün – bana ulaşan insan kaynakları çalışanlarını bu başlık altında topladım. Peki derdim neydi? Nelere takıldım?

Bir müşterimiz için…

Hem de sektörün öncüsü bir müşterimiz için… Bunu anlayamıyorum. İnsan kaynakları hizmeti veren kurumlardan yazan arkadaşlarım, “Danışmanlığını yaptığımız, XYZ alanında hizmet veren partnerimiz/müşterimiz/ortağımız vs. için ABCD arıyoruz.” diyorlar.

İlgileniyorsam, pozisyon detayları geliyor.

İlgilenip ilgilenmeyeceğime karar vermek için önce nerede, kiminle çalışacağımı bilmem ve görev tanımımı, işin gereksinimlerini görmem gerekmez mi? Yanlış mı düşünüyorum?

Bu yaklaşımı anlayamıyorum. Acaba danışmanlık verilen müşterinin adını paylaşmamalarını gerektiren bir durum mu oluyor? Belki de. Dediğim gibi, bilmiyorum. Anlayamıyorum.

Kurum adını sorduğum anda hemen söylüyorlar. Hiç gizleme, saklama çabası yok (E o zaman yukarıdaki ihtimal boşa çıkıyor). Zaten olmamalı. O zaman neden en başta söylenmiyor acaba?

Bu şekilde gelen herkesten kurum adı ve ilan metni istiyorum. Sonrasında yanıtımı iletiyorum. Maalesef ki çoğu zaman olumsuz dönüş yapıyorum. Neden mi?

Benden size hayır gelmez ki

İnsan kaynakları bana LinkedIn üzerinden ulaşıyor. Mesaj atıyor. Şöyle şöyle bir iş var diyor. Kimi zaman ilan metni ile, kurum adı ile geliyorlar. Kimi zaman ben sormak durumunda kalıyorum. O zaman gönderiyorlar bu bilgileri.

Ancak bilin bakalım ney yok? Benim profilimde yazan neredeyse hiçbir şey, o iş ilanında yok. İş ilanında yazan neredeyse hiçbir şey, benim profilimde yok.

Hiçbir şekilde bilmediğim, yapamayacağım, belki yapmak istemeyeceğim, belki de istesem de yapamayacağım bir işin ilanı. Kendim görsem başvurmam. “İnsan kaynaklarına iş çıkarmaya gerek yok. Yazık değil mi, neden uğraşsın insan kaynakları?” derim. O derece ilgisizim ilanla.

Şimdi bu işe alım uzmanı arkadaşımın ya da yetenekleri avlayacak olan arkadaşımın dalgınlığına mı geliyor acaba? Profilime baksa, zaten benden hayır gelmeyeceğini görebilir.

Bu noktada aklıma şu geliyor. Hani hep yakınılan bir tip vardır ya. İlanı okumadan rastgele başvuru yapar durur. Burası olmazsa şurası olur diye şansını dener sürekli. İş çıkarır insan kaynaklarına. Ben de yakınıyorum bu tipten. Her önüne gelen işe başvurması yanlış bir şey bence de. Ancak bazı insanlar için roller değişebiliyor sanırım. Aynı template, arama sonucunda çıkan herkese gönderilmiş gibi hissediyorum. Hiçbir filtreden geçirilmeden…

İlgilenmez miyim? İlgilenmiştim ya zaten?

“XYZ, ABC, bla bla bla işi. İş arayışınız devam ediyor mu? Bu pozisyon ile ilgilenir misiniz?”

Evet! İlgilenirim tabii. Çünkü geçen ay başvurmuştum linkini gönderdiğiniz ilana.

Hadi diyelim farklı bir koldan, mesela LinkedIn’den aradınız, taradınız. Heh dediniz, aradığımız kişiyi bulduk. Neden bu kadar sürdü ki? Zaten tüm bilgilerimi göndermiştim size.

Belki yapılan başvurulara bakan kişi(ler) ile LinkedIn’de ava çıkanlar farklıdır. Olabilir. Bu noktada da ekipler arasında iletişimin daha sağlıklı olması gerektiğine inanıyorum.

İş arayışınız devam ediyor mu?

İş arayışınız var mı ya da devam ediyor mu sorusu, çok mantıklı ve makul bir soru. İş arayışım olmadığında, bu soruyu soran arkadaşlarıma “Şu an için iş değişikliği düşünmüyorum” tarzı bir yanıt dönüyorum. Karşılıklı teşekkür ediyoruz. En azından – ismen de olsa – tanışmış oluyoruz.

Ancak! Belli ki bazen – ve yine – o profil hiç incelenmiyor. Zira bazı arkadaşlarım, yeni işimi LinkedIn profilime işlemiş olmama rağmen, üstelik üzerinden henüz 1 ay bile geçmemişken, “İş arayışınız var mı?” sorusu ile açılış yapıyor.

Üzülüyorum böyle olunca.

Bizden haber bekleyin…

Normal bir talep. Görüşmeden sonra içeride bir araya gelinir. Konuşulur, tartışılır. Ve adaya bir dönüş yapılır. Olumlu ya da olumsuz. Ama bir dönüş yapılır. Olması gereken budur (bence).

Bir arkadaşım yazmıştı yaklaşık 4 hafta önce. Tanışalım, görüşelim, iş ile ilgili konuşalım demişti. Olur demiştim. Hâlâ görüşeceğiz.

Başka bir kurum, “içeride konuşup bir an önce sizinle toplantı ayarlamak istiyoruz” demişti. Sevinmiştim. İş olacak gibiydi. Ancak galiba bu konuşmanın üzerinden de 3-4 hafta geçti. Ses seda çıkmadı.

Bak bu çok güzel. Çok ciddiyim. Asla ama asla uydurmuyorum. Başvurduğum ve kabul edildiğim (Burada 1 hafta falan ya çalıştım ya çalışmadım. O yüzden saymadım bunu.) bir iş olmuştu. Part time. Yüksek lisans yaparken. Baktım olmayacak. Olacak gibi değil yani. 3-5 gün çalıştım ve çıktım. Zaten işe girişim bile yapılmamıştı. Aynı kurum. Bakın. Aynı kurum. Tam 4 yıl sonra aradı beni. Başvurunuz varmış dedi. “Sizce biraz geç olmadı mı?” dediğimde ise “Yoğunluk vardı.” dedi bana.

Bir tane daha deneyimim var benzer konuda. O arkadaşım da hâlâ başvurumun reddedilmesinin sebeplerini söyleyecek bana. 2 ya da 3 haftadır bekliyorum. Olsun. Bu dünya öyle küçük ki 🙂

Cevapsız Sorular

maNga’nın şarkısı gibi… Yanıt vermek istemediğim, neden sorulduğunu anlamadığım, neden sorulduğunu sormaya da çekindiğim sorular…

  • Şu anki maaşınız nedir?
    • Söylemek istemiyorum. Belki sadece maaş yükseltmek istiyorum. Belki enflasyona yenik düştü maaşım. Belki çalıştığım pozisyonun hakkı x’ti zaten. Ancak başvurduğum pozisyon 2x’lik bir iş.
    • İşe girerken “kurum içinde maaşını dile getirirsen sözleşmeni feshederiz” noktasına gelen şirketler, işe alırken maaşımızı sorabiliyor. Söyleyemem. Bu bilgiyi veremem kimseye.
  • Bordronuzu gönderir misiniz?
    • Breeeaaaauuuhhh….
  • 5 yıl içinde kendinizi nerede görüyorsunuz?
    • Bu kadar klişe olmuş bir soru, hâlâ karşıma çıkıyor. Çok garip.
    • Bilemiyorum. Ekonomik şartlar ortada. Hiçbir şekilde önümüzü göremiyoruz ki. Siz görebiliyor musunuz?
    • Beklentiler değişebiliyor, şartlar değişebiliyor. İş arkadaşları, iş ortamı, görev tanımı, pozisyon… Her şey değişebiliyor. Evet, önceden 5 yıl sıradan bir süreydi belki ama günümüz dünyası için çok uzun bir süre bence.
    • “Ya arkadaş! O sorunun amacı; senin kariyer hedeflerini, planlarını öğrenmek. Vizyonunu görmek!”
      • E tamam. Bunda hiçbir problem yok. Bu çok önemli ve belirleyici bir şey bile olabilir hatta. Burada yakındığım nokta tam olarak şu. “5 yıl sonra hâlâ sizinle çalışacağım demediniz ama?”. Beklenti buysa, sorunun amacı buysa, üzgünüm ama bu soru çok manasız.

Hiç mi İyi Bir Şey Yok?

Var. Yazının başında belirttiğim gibi. Beni işe alanlar, bana ulaşan insan kaynakları çalışanları oldu. Benzer şekilde, başvurumu reddedenler de insan kaynaklarıydı. Gelelim iyi deneyimlere:

  • Seri ve verimli görüşmeler
    • Bazı insan kaynaklarına denk geldim. Çok seri, çok verimli görüşmeler organize ediyorlar. İletişimleri harika. Enerjileri yüksek. Yeni iş yerim olması muhtemel bir kurumun, karşıma çıkan ilk yüzü oluyor insan kaynakları. Daha ilk dakikadan, kuruma ısınıyorum onların sayesinde.
  • Detaylı ve vurgulu açıklamalar
    • Görev tanımlarını, şartları, paketi detaylı bir şekilde anlatıyor bazı insan kaynakları çalışanları. Ama öyle bir anlatıyor ki. “Şurası şöyle. Burası böyle. Burası böyle ama 2 ay deneme süreniz bittikten sonra. Bakın, deneme süreniz içerisinde şunlar olabilir. Ayrıca siz şunu yaparsanız burada bu karşınıza çıkar.” gibi gibi. En ufak bir soru işareti bırakmayana kadar, gerekirse aynı şeyleri farklı şekillerde tekrar tekrar ifade ediyorlar.
  • Her soruya yanıt verenler
    • Bazı durumlarda, benimle iletişime geçen insan kaynakları çalışanına her şeyi danışabiliyorum. Gerek işe girmeden önce, gerekse işe girdikten sonra, baştan aşağı her konuda yardımcı oluyorlar. Belki de onlara bu kadar soru sormamam lazım. Ancak o kadar profesyonel ve ılımlı yaklaşıyorlar ki, teşekkür etmekten başka hiçbir şans bırakmıyorlar.
  • Mantıklı redler
    • Bazı insan kaynakları çalışanları, başvurularımı reddediyor. Çok normal. Gerek telefonda, gerekse e-posta ile. Öyle geçerli sebepler sunuyorlar ki; bütün o görüşme süreci, bana harika bir deneyim oluyor. Yeni insanlarla tanışmış oluyorum. Kendimi tanımış oluyorum. Eksiklerimi görüyorum. Bu konuda profesyonelliği elden bırakmayan tüm insan kaynaklarına da tekrar tekrar teşekkür ediyorum.